16 Ekim Dünya Gıda Günü

FAO

Dünya Gıda Günü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) 1979 yılının Kasım ayında yapılan 20. Genel Toplantısında alınan karar gereği her yıl, örgütün kuruluş tarihi olan 16 Ekim’de kutlanmaktadır. Ülkemizde Dünya Gıda Gününü, son 6 yıldır Tarım Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler FAO Türkiye Temsilciliğinin işbirliğiyle TÜGİS organize etmiştir.

Günümüzde en önemli sorunlardan biri beslenme sorunudur. Dünyada üretilen gıda maddeleri artan nüfusa yeterli olmamaktadır. Çok çarpık ve adil olmayan dünyada yaşamaktayız. Zengin ülkelerde yiyecekler israf edilirken, fakir ülkelerde yiyecek bulmakta sıkıntı çekilmektedir. Besin maddeleri üretiminin az olduğu yoksul ülkelerde açlık ve yetersiz beslenme sorunu vardır.Bu dengesizlik birçok ülkenin kendi içinde de yaşanmaktadır. Bazı kesimler sağlıklı beslenirken, bazıları da son derece dengesiz, kötü beslenmektedir. Dünya kaynaklarını doyumsuz bir şekilde tüketen belli zümreler aşırı beslenmeden dolayı sağlık problemleriyle uğraşırken, açlığın ve yetersiz beslenmenin pençesinde kıvranan 1 milyardan fazla insan açlıktan ölmezlerse bile yetersiz ve kirli su nedeni ile ölüm tehdidi altında yaşamaktadırlar. Dünya Sağlık Örgütü’ne ( WHO ) göre üçüncü dünya ülkelerinde görülen hastalıkların büyük bölümünü su kaynaklı hastalıklar oluşturmaktadır.

Gıda güvencesi, insanların sağlıklı ve aktif bir yaşam sürdürebilmeleri için beslenme ihtiyacını karşılayacak yeterli, güvenli ve besleyici  gıdaya her zaman ulaşabilmesidir. Tüm dünyada insanların yaşamak, fiziksel ve mental gelişimlerini sağlamak için yeterli gıdaya ulaşmaları ve bu gıdaların sağlık yönünden güvenli olması, devredilemez ve ertelenemez temel hak olarak görülmektedir. Bununla birlikte dünyanın birçok yerinde, büyük bölümü kırsal alanlarda olmak üzere insanların günlük diyetlerinde yeterli miktar ve kalitede gıda bulunmaması veya sürekliliğinin sağlanamaması gerçeği insanlığı açlık sorunu ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Açlık, yetersiz beslenme, bedenin gerekli ölçü ve türde besin alamamasıdır. Yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarının nedenleri, besin üretim ve dağılımının yetersizliği, bilgisizlik, hızlı nüfus artışı, ekonomik güçsüzlük ve çevre sağlığının bozulmasıdır. Yapılan hesaplara göre dünyada yaklaşık 450 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Sadece bu sayı bile dünyamızın en büyük ve en önemli sorununun açlık olduğunu gösteriyor. Dünyanın pek çok yerinde insanlar, açlıktan ölmekte, iyi beslenemedikleri için hasta olmaktadırlar.

Açlık ve yetersiz beslenmeden kaynaklanan ölümler dikkate alındığında rakamın, AIDS, sıtma, tüberküloz ve diğer hastalıklardan daha fazla olduğu görülmektedir. Yetersiz beslenme ve açlıkla ilgili hastalıklar sonucu gerçekleşen ölümlerin diğer sebeplerle kıyaslandığında % 60 civarında olduğu belirtilmektedir. Açlık, nesilden nesile de devam etmekte, her yıl milyonlarca çocuk sadece anneleri yetersiz beslendiği için normalden az kiloda doğmakta ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde 10.9 milyon çocuk 5 yaşına ulaşmadan hayatını kaybetmektedir.

Toplumları biyolojik bir organizma gibi değerlendirecek olursak; toplumda, aynı canlı organizmalar gibi fonksiyonları, güçlü ve güçsüz yönleri itibarı ile aynı biyolojik yasalara tabidirler. Bir toplumun fertleri aç ise toplumda açtır, bir toplumun fertleri sağlıksız ise toplumda sağlıksızdır. Dolayısıyla bu durum, sağlıksız, yetersiz ve dengesiz beslenmenin yol açtığı, ölüm, hastalıklar ve diğer kayıplar yanında bireyleri ve toplumları biyolojik geri kalmışlığa götüren zorunlu bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemiz nüfusunun yarısının yoksulluk sınırı altında, 1 milyondan fazla yurttaşımızın da açlık sınırı altında yaşadığı göz önüne alınırsa, açlık ve yetersiz beslenmeyi ulus olarak ne kadar derinden yaşadığımız ortaya çıkacaktır. Ayrıca bir toplumun gelişmişlik seviyesi fertlerinin tükettiği hayvansal gıdaların miktarı ile doğru orantılıdır. Ülkemizde tüketilen et, balık, süt, yumurta gibi değerli protein kaynakları miktarının gelişmiş ülke verileri ile karşılaştırıldığında çok geride olduğu görülecektir.
Ülkemiz geniş coğrafyası, iklim özellikleri ve üç tarafındaki denizleri ile hayvansal üretim açısından önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen yanlış uygulanan tarım politikaları nedeniyle hayvansal üretimini geliştirememiştir. Bunun sonucu insanlarımız dengeli beslenme için gerekli düzeyde hayvansal proteine ulaşamamaktadır. Dünyada yaşanan bu kadar büyük açlık tehlikesine rağmen ülke potansiyelinin değerlendirilerek besin maddelerinden gereği gibi yararlanılmıyor. Üretilen besinler ülkemizde düzenli olarak dağıtılamıyor. Ve verimsiz üretimler yapılıyor.

Açlık ve yetersiz beslenme konusu tüm ulusların ortak sorunudur. Gıda güvencesini sağlamak ve sürdürebilmek, küreselleşen dünyada ancak ulusal ve uluslararası işbirliği ile mümkün olmaktadır. Hükümetlerin, uluslararası örgütlerin, sivil toplumun ve özel sektörün güçlerini birleştirerek oluşturacakları strateji ve alacakları kontrol önlemleri ile karşılaşılan sorunlarla mücadelede başarıya ulaşılacaktır. Bu soruna dikkati çekmek, çözüm yolları bulmak amacı ile her yıl Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkelerde toplantılar düzenlenir. Toplantılardaki araştırma ve inceleme sonuçları dünya kamuoyuna duyurulur.

Her yıl FAO tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde yapılan Gıda Günü etkinliklerinde, gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önem arz eden açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. Yaşanan krizlerin Dünyamızın birçok bölgesinde açlık üzerindeki olumsuz etkilerini göz önünde bulunduran FAO bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “Gıda Fiyatları – Krizden İstikrara / Food Prices – From Crisis To Stability” olarak belirlemiştir.

Bu yıl Dünya Gıda Günü ülkemizde 18 Ekim 2011 Salı günü İstanbul Grand Cevahir Kongre merkezinde “Gıda Fiyatları – Krizden İstikrara” konulu panel düzenlenecektir.